Classroom of The Elite - Bölüm 1.2
- Anasayfa
- Tüm Mangalar
- Classroom of The Elite
- Bölüm 1.2 - Hayal Gibi Okul Hayatıma Hoşgeldiniz (Part 2)
Classroom Of The Elite Chapter 1.2
Açılış seremonilerini sevmiyorum. Bir çok birinci sınıf öğrencisi de aynı şeyi düşünür.
Müdür ve öğrencilerin hepsi birbirlerine sinir bozucu bir şekilde teşekkür ederler, çok uzun süre ayakta dururlar ve bu acı verici bir duruma dönüşür çünkü yapılacak çok fazla zahmetli iş vardır.
Tüm söylemek istediklerim bunlardan ibaret değil
Açılış seremonisinden sonraki ilk bir kaç günde, öğrenciler okul hayatlarının geri kalanını keyifli bir şekilde geçirmek için arkadaş edinmelidir.
Eğer birisi bu görevde başarısız olursa onu sefil bir üç yılın beklediği söyleyebilirim.
Beladan uzak durma ilkemi koruyarak bazı arkadaşlar edinmenin ve iyi ilişkiler kurmanın, en iyisi olduğunu düşünüyorum.
Bir gün önce, deneyimsiz olduğum için arkadaş edinme alıştırması yapmaya çalışmıştım.
İlk senaryo, sınıfa dalıp heyecanlı bir şekilde konuşmaya başlamaktı.
İkinci senaryo, sınıfta e-mail adresimim bulunduğu bir notu sınıfta dolaştırarak arkadaş edinmekti.
Durumumas bakarak, pratik yapmak zorundaydım çünkü burası hayatım boyunca yaşadığım ortamdan farklı bir ortamdı. Tamamen yalnızdım. Savaş alanına tek başıma gelmiştim.
Sınıfa bir bakındım ve ismimin yazılı ollduğu sıraya oturdum.
Sıram, sınıfın arkalarında ve pencerenin yanındaydı. Genellikle alınabilicek iyi bir yer.
Sınıfın neredeyse yarısı dolmuştu.
Bazı öğrenciler sınıfı inceliyor bazı öğrenciler ise tanıdık ve arkadaşlarıyla konuşuyordu.
Şimdi, ne yapmalıyım? Bu boş zamanda birileriyle tanışmaya mı çalışmalıyım? Benden bir kaç sıra önde, şişman bir çocuk tamamen yalnız görünüyordu. (benim bencil hayallerim).
Sanki aurası şöyle bağırıyordu, “Birisi benle konuşsun ve benle arkadaş olsun!” (yine benim bencil hayallerim)
Ancak… Eğer aniden birisinin yanına gidip onlarla konuşmaya çalışırsanız muhtemelen rahatsız olacaklardır.
O zaman doğru zamanı mı beklemeliyim? Hayır, o zamana kadar etrafı düşmanlarla çevrilecek ve benim arkadaşsız kalma ihtimalim artacak
Tahmin ettiğim gibi, konuşmalıyım…
Bekle, bekle, aceleci olmamalıyım.
Eğer dikkatsizce tanımadığım bir öğrenciyle konuşursam, başka birisi tarafından dövülebilirim.
Bu işe yaramaz, sadece negatifliklerle dolu düşüncelerle oturuyorum.
Sonuç olarak, kimseyle konuşamadım ve böyle gidersem yakında yalnız kalacağım.
O hala yalnız mı? Kahkahalar duyuyor gibiyim… Bir şeyler duyuyor olmalıyım.
Arkadaşlığın ne olduğunu merak ediyorum. Nerden geliyorlar? İnsanlar birbirleriyle yemek yedikten sonra mı arkadaş olurlar? Ya da beraber tuvalete gittikten sonra mı?
Bunun hakkında ne kadar fazla düşünürsem o kadar fazla kafam karışıyor. Çok derin bir mesele mi? Bunun hakkında daha fazla düşünmeliyim.
Yeni arkadaşlar edinmeye çalışmak gerçekten zorlu ve yorucudur. İlk olarak, böyle arkadaşlar edinmeye çalışmalı mıyım? Dahası, arkadaşlıklar kendiliğinden zaman içinde oluşmaz mı? Zihnim kaotik bir yaz festivali gibi karmakarışık.
Benim kafam hala karışık ve bulanıkken, sınıf hızla diğer öğrenciler tarafından dolduruldu.
Oh pekala, denemekten başka çarem yok.
Kendimle uzun bir mücadeleden sonra sıramdan kalkmaya yeltendim. Ancak…
Ayağa kalktığımda, gözlüklü şişman çocuğun başka bir sınıf arkadaşıyla konuştuğunu fark ettim.
Acı bir gülümsemeyle, orda bir arkadaşlık kuramayacağımı anladım.
Aferin sana gözlük-kun. İlk arkadaşını buldun.
“Sen daha öncesinde…”
Kafam karışıktı, ciddi bir vicdan muhasebesinin ortasındaydım.
İstemsizce, derin bi iç çektim. Lise hayatım oldukça zorlu görünüyor.
Sınıfın neredeyse dolduğunu fark ettim ve birinin yanımdaki sıraya çantasını koyduğunu duydum.
“Okul dönemi daha başlamamış olmasına rağmen bu oldukça derin bir iç çekiş. Seni tekrar gördükten sonra bende aynı şekilde iç çekiyor gibi hissediyorum…”
Yanımdaki sırada oturan kişi otobüsten indikten sonra tartıştığım kızdı.
“… Demek aynı sınıftayız, ha?” Sonuçta sadece 4 tane birinci sınıf var. Aynı sınıfa denk gelmemiz olasılıksal olarak imkansız değil.
“Ben, Ayanokouji Kiyotaka. Tanıştığıma memnun oldum.”
“Aniden kendini tanıtmak mı?”
“Aniden desen bile, bu bizim birbirimizle ikinci konuşmamız. Tanışmamız iyi olmaz mı?”
Her neyse, daha önceden birisine kendimi tanıtmanın bir yolunu bulamamıştım. Bu yüzsüz kıza bile. Yine de sınıfa uyum sağlamak için en azından komşumun adını öğrenmek istedim.
“Kendini tanıtmanı reddetmemin bir sakıncası var mı?”
“Bence yan yana oturmamıza rağmen birbirimizin ismini bilmemek tuhaf olurdu.”
“Bence gayet iyi olacak”
Bna bir bakış attıktan sonra çantasını sıraya koydu. Bana ismini bile söylemeyecek gibi duruyor.
Kız sınıfın geri kalanıyla ilgilenmeden aynı bir model gibi sırasına oturdu.
“Arkadaşın başka bir sınıfta mı? Yoksa bu liseye yalnız mı geliyorsun?”
“Meraklı birisin değil mi? Muhtemelen beni ilginç bulamayacağın için benimle konuşmamalısın.”
“Seni rahatsız ediyorsam, basitçe susmamı söyle gitsin”
Konuşmanın bittiğini sanıyordum ama aniden fikrini değiştirip içini çekti ve bana baktı.
“Benim adım Horikita Suzune”
Cevap almayı beklemiyordum ama o… Hayır Horikita, kendini tanıttı.
İlk defa onun yüzünü gördüm.
… Vay canına, çok tatlı.
Anlatmak istediğim, o gerçekten güzel birisi.
Aynı sınıfta olmamıza rağmen, muhtemelen ikinci veya 3. sınıfta gibi duruyor ve olgun bir kadına benziyordu.
“Biraz kendimden bahsedeyim. Belirli bir hobim yok, ama her şeyle ilgiliyimdir. Çok fazla arkadaşım yoktur, fakat bana göre bir kaç arkadaşının olması iyi olur. İşte böyle biriyim.”
“Beladan uzak durmaya çalışan birisi gibi geliyor. Böyle düşünen birini asla seveceğimi sanmıyorum”
“Bütün varlığım bir kaç saniye içinde reddedilmiş gibi geliyor…”
“Daha fazla talihsizliğin başıma gelmemesini umuyorum, o kadar ”
“Seni anlıyorum, fakat pek öyle olacağını sanmıyorum.”
Sınıfın kapısını işaret ettim. Orda duran kişi…
“Bu sınıftaki her şey düzgün görünüyor. Aynı söylentilerdeki gibi!”
Otobüsteki kızla tartışan çocuktu.
“… Anlıyorum. Kesinlikle kötü şans”
Görünüşe göre sadece biz değil, o problemli çocuk da D sınıfında.
Bizi hiç umursamadan “Koenji” yazan sıraya oturdu. “Arkadaşlık” kelimesinin ne anlama geldiğini biliyor mu merak ediyorum. Onu biraz gözlemleyelim.
Koenji daha sonra ayaklarını masaya dayadı, bir tırnak makası çıkardı ve tırnakların bakım yapmaya başladı. Etraftaki her şeyi yok sayıp sadece kendi varmış gibi davrandı.
Otobüsteki düşünceleri onun gerçek düşünceleriymiş gibi gözüküyordu.
10 saniyeden kısa bir sürede, sınıfın yarısından fazlası Koenji’den uzaklaşmıştı. Onun bencil tavırları sınıfta da kendini hissettirmişti.
Yanıma bakınca, Horikita’nın kendi masasına döndüğünü ve kitaplarından birini okumaya başladığını fark ettim.
Oops! Bir şeylerden bahsetmenin, sohbet etmenin temellerinden olduğunu unuttum.
Horikita ile arkadaş olma şansımdan birini mahvettim.
Kitabın adına bakınca “Suç ve Ceza” yazdığını gördüm.
İlginç. Bir insanı öldürmenin bir sebebi olsun ya da olmasın, öldürmeyi savunan bir kitaptı. Belki Horikita’nın hobileri de kitaptakine benziyordur…
Her neyse, kendimizi tanıtma işi bittiğine göre bir daha pek sık iletişime geçmeyeceğiz gibi.
Bir kaç dakika sonra, ilk zil çaldı.
Neredeyse aynı zamanda, takım elbise giyen bir kadın sınıfa girdi.
İlk bakışta,sınıf disiplinine özen gösteren bir öğretmen gibi gözüküyor. Yaklaşık 30 yaşında görünüyor. Uzun saçları at kuyruğu ile arkadan bağlanmıştı.
“Ehem, günaydın yeni öğrenciler. Benim adım Chiyabashira Sae ve bu sene D sınıfından ben sorumluyum. Japon tarihi öğretmeniyim. Bu okulda sınıflar her yıl tekrar düzenlenmiyor. Umarım hepinizi zamanla tanıyabilirim. Saygılarımla. Giriş töreni şu andan itibaren bir saat sonra spor salonunda olacak olsa da, şimdi bu okulun özel kurallarının listesini ve kayıt rehberini dağıtacağım.
Kağıtlar önden başlayarak, elden ele dağıtıldı.
Bu okulda, bizi diğer tüm liselerden ayıran özel kurallar var. Tüm öğrencilerin kampüste yaşaması zorunludur ve okul dışından biriyle iletişime geçmesi yasaktır.
Okulun izni olmadan yakın ailenizle görüşmek bile imkansızdır.
Okul alanından da çıkamazsınız.
Tabii, öğrencilerin bu kısıtlamalarla mağdur olmaması için okulda bir çok tesis mevcuttur. Karaoke’ler, tiyatrolar, kafeler ve hatta butikler bile var. Buraya küçük bir kasaba da diyebilirsiniz. Ve şehrin tam da ortasında, 600.000 metrekareden fazla yer kaplayan devasa bir kampüstesiniz.
Yine de bu okulun bir özelliği daha var. S sistemini tanıtacağım.
“Şİmdi hepinize öğrenci kimlik kartlarını vereceğim. Bu kartla, kampüs içindeki herhangi bir mağaza ya da tesisten herhangi bir şeyi alabilirsiniz. Kredi kartı gibi çalışır. Ancak puanlarınızı nasıl harcadığınıza dikkat edin. Bu okul sınırlarında olup da alamayacığınız bir şey yok. Bu okul sınırlarında olan her şey satın alınabilir.
Öğrenci kartlarında bulunan bu sistem paranın yerine kullanılıyor.
Bu şekilde, her öğrenci aynı miktarda parayla başlayacak ve harcamalarına dikkat etmek zorunda kalacak. Bu durumda, tüm puanlar okul tarafından ücretsiz olarak verilmektedir.
Öğrenci kartları makinelerde kaydırarak kullanılabilir. Makineleri kullanmak oldukça kolaydır, bu yüzden o konuda herhangi bir problem yaşamazsınız. Puanlar her ayın ilk gününde otomatik olarak hesabınıza geçecektir. Herkesin kartında şu an zaten 100.000 puan olmalı. Ayrıca 1 puan 1 yen değerindedir. Daha fazla açıklama yapmak gereksiz.”
Bir anlığına sınıfta herkes oldukça fazla ses yaptı.
Kısaca açıklarsak bu okula alınırken, bize her ay 100.000 yen veriliyordu. Japon hükümetine bağlı bir okuldan bekleneceği gibi.
100.000 yen öğrencilere aylık olarak verilecek azımsanamayacak bir miktar.
“Verilen puanların miktarına şaşırdınız mı? Bu okul öğrencilerin yeteneklerini ölçer. Giriş sınavını geçip, burda bulunan herkese belli bir derecede değer gösterilmiştir. Para miktarı becerilerinizin karşılığıdır. Çekinmeden kullanın. Ancak mezun olduktan sonra, kalan puanlar geri alınacaktır. Bu puanları nakite dönüştürmek imkansız olduğu için puan biriktirmenin bir anlamı yok. Puanlarınızı nasıl kullanacağınız size kalmış. Beğendiğiniz veya ihtiyaç duyduğunuz bir şeyleri alırken kullanın. İhiyacınız olmayan puanlarınız varsa onları istediğiniz zaman başka birine transfer edebilirsiniz. Başkalarına puanlar için zorbalık yapmak yasaktır. Okul, bu konularda oldukça katıdır.
Chiyabashira-sensei sınıfa bir göz gezdirdi.
“Kimsenin sorusu yok gibi gözüküyor. Pekala, iyi bir öğrenci hayatı yaşayın lütfen.”
Sınıftakilerin çoğu yapılan ödeme miktarına olan şaşkınlığını gizleyemiyordu.
“Bu okul düşündüğüm kadar katı değilmiş.”
Kendi kendime konuşuyordum ama Horikita bana baktı ve onunla konuştuğumu düşündü.
“Kesinlikle rahat bir okul gibi gözüküyor”
Bizi yurtlarda yaşamaya zorlasalar da, kampüs dışına çıkmamızı ve dışardan herhangi biriyle iletişim kurmamızı yasaklasalar da, bize kampüsün herhangi bir yerinde kullanabiliceğimiz oldukça fazla miktarda puan veriyorlar.
Öğrencileri seçimlere bağlı olarak bir cennete bırakıyorlar denebilirdi.
Ve Koudou Ikusei Lisesinin en büyük avantajı %100 iş bulma olanağı sağlamasıdır.
Hükümetin kapsamlı çalışmaları altında, okul tüm kaynakları ile daha iyi bir gelecek için çalışıyor. Aslında, bu okuldan mezun olanların çoğu ünlü insanlardır. Genelde bir okul ne kadar ünlü olursa uzmanlık alanı o kadar dardır. Mesela bir okul müzikte veya sporda uzmanlaşabilir. Ya da belki bilgisayar temelli bir alanda uzmanlaşmış olabilir. Fakat bu okul birinin çalışmak isteyebiliceği tüm alanlarda uzmanlaşabilmesini sağlıyor. Bu tür bir sistem ve değere sahip bir okul burası.
Bu yüzden sınıf ortamının daha rekabetçi olacağını düşündüm, ancak sınıf arkadaşlarımın çoğu her yerde bulabiliceğiniz sıradan öğrenciler gibi duruyordu.
Hayır, belki bu yüzden herkes normaldir. Biz çoktan giriş sınavını geçen öğrenciler olarak tanındık. Acaba huzur içinde ve olaysız mezun olabilicek miyiz…? Böyle bir şey mümkün mü merak ediyorum.
“Bu kadar fazla ayrıcalık biraz korkutucu”
Horikita bunu söyledikten sonra bende aynı şekilde hissettim.
Bence bu okul hakkındaki bazı detayları görmezden gelirsek daha iyi olabilir.
Çünkü herhangi bir isteği yerine getirebiliyorlar, bu okulla ilgili bazı şeyleri kurcalamak riskli olabilir.
“Hey! Dükkanları gezmek istemez misin? Hadi alışveriş yapalım!”
“Hmm bu kadar parayla her şeyi alabiliyor olmalıyız. Bu okulda olmak harika…”
Öğretmen sınıftan ayrıldıktan sonra, yüksek miktarda parayı hesaplarında gören öğrenciler hareketlenmeye başladılar.
“Arkadaşlar, herkes birazcık beni dinleyebilir mi?”
Genç bir adamın havasına sahip bir öğrenci el kaldırdı ve konuştu.
Saçı boyalı değildi ve bir onur öğrencisi gibi duruyordu. Kötü birisi gibi değildi.
“Bugünden itibaren önümüzdeki 3 yıl boyunca aynı sınıfta olacağız. Bu yüzden hepimiz kendimizi tanıtıp arkadaş olabilirsek harika olur. Hala açılış törenine kadar vaktimiz var, ne dersiniz?”
Ahh. O harika bir fikir sunmuştu. Öğrencilerin çoğu itiraz edicek bir şey bulamadı.
“Katılıyorum! Sonuçta bırakın birbirimiz hakkında bir şeyler bilmeyi, daha birbirimizin isimlerini bile bilmiyoruz.”
İlk kişi kabul ettikten sonra, tereddüt edenler de onu desteklemeye başladı.
“Benim adım Hirata Yousuke. Ortaokulda genellikle ilk ismim olan Yousuke ile çağırıldığımdan, ilk adımı kullanabilirsiniz. Tüm sporları sevmem rağmen özellikle futbolu seviyorum ve bu okulda futbol oynamayı planlıyorum. İyi geçinelim lütfen.”
Sınıfın kendini sorunsuzca tanıtmasını bekleyen genç adam, kendini tanıttı.
Gerçekten çok cesaretlisin. Futboldan bile bahsettin. Futbol hakkında rahat bir biçimde konuştuktan sonra, onun popüleritesi 2 katına, hatta 4 katına çıktı. Bak, bak Hirata’nın etrafındaki tüm kızların gözlerinde kalpler var.
Bunun gibi, Hirata sınıfın ana figürü olmuştu ve muhtemelen mezun olana kadar da dikkatleri üzerinde tutmaya devam edecekti.
Hatta daha sonra büyük ihtimalle sınıfın en güzel kızıyla çıkacak. Ve okul hayatı muhtemelen böyle geçicek.
“Peki, eğer bu yeterli olduysa… O zaman kendimizi tanıtmaya başlayabilir miyiz?”
Hirata en sonuna kadar nazik davranarak herkesin onayını bekledi.
İlk kız şaşkın ve gergin olmasına rağmen, kararını verdi ve ayağa kalktı. Başka bir deyişle, Hirata’nın sözleri onu ayaklandırdı.
“B-Benim adım Inogashira K-Ko—”
Kendini tanıtmaya çalışırken sözleri boğazına düğümlendi.
Zihni boş da olsa, düşüncelerini toparlayamamış da olsa, net konuşamıyordu. KOnuşamadığında ise yüzü utanç içinde kızardı. Birinin bu kadar gergin olduğunu görmek nadirdir.
“Elinden geleni yap–”
“Eğer acele etmek istemiyorsan, sıkıntı değil–”
Bu nazik sözler bir sınıf arkadaşından geldi. Ama bu sözler beklenen etkiyi yaratmadı ve boğazına düğümlenen o sözcükler aklından silindi. Sessizlik 5 saniye, ardından 10 saniye devam etti. Baskı hissediliyordu.
Sınıftaki bazı kızlardan kıkırdamalar geldi. Korku içinde donup kalmıştı. Kızlardanbiri konuştu.
“Ağırdan almak iyidir, acele etmeyin”
Sözleri öncekiler gibi olmasına rağmen, taşıdığı anlam tamamen farklıydı.
Gergin kıza, erkeklerin kelimeleri biraz fazla gelmişti. Diğer yandan, kızın söyledikleri kendi istediği gibi yapması gerektiğiydi, ve bu ona biraz daha güvende hissetirdi.
Biraz bekledikten sonra, kendini sakinleştirmek için nefes alıp verdi.
Ve bir süre daha sonra…
“Benim adım, İnogashira… Kokoro. Eee, benim hobim dikiş dikmek ve iyi örgü örebiliyorum. L-Lütfen iyi geçinelim.”
İlk kelimeden sonra, tüm istediklerini hiç durmadan söylemişti.
Inokashira rahatlamış, hoşnut ve biraz da utanmış bir şekilde yerine oturdu.
Glene yardım sayesinde Inagashira’nın tanıtımı başarıyla tamamlandı. Bunu diğerleri takip etti ve herkes kendini tanıtmaya devam etti.
“I’m Yamauchi Haruki. İlkokulda, ulusal düzeyde masa tenisi oynadım, sonra ortaokulda beyzbol kulübünün asıydım – 4 numaralı formaya sahiptim. Ama Inter lisesinde sakatlandığım için şu an rehabilitasyondayım. Tanıştığımıza memnun oldum.”
4 numaralı formaya sahip olmasının bir anlamı olduğunu sanmıyorum.
Ve Inter Lisesi spor turnuvaları liseler içindir… Sen ortaokuldayken gidemezsin ki.
Yoksa şaka mı yapmaya çalışıyordu? Onun anlamsız ve gevşek bir insan olduğunu düşünmeye başladım.
“Ve sıradaki benim değil mi?”
Yanında duran neşeli kız, Inogashira’ya sakin olmasını söyleyen kişiydi.
Ve o sabah otobüste yaşlı kadına yardım eden kız.
“Benim adım Kushida Kikyou, ve geldiğim ortaokulda arkadaş olmadığım kimse yoktu, ben herkesi tanıyıp herkesle arkadaş olmak istiyorum!”
Çoğu öğrenci kendini tanıtmayı bir kaç sözcükle bırakmıştı, ama Kushida konuşmaya devam etti.
“İlk olarak, burdaki herkesle arkadaş olmak istiyorum. Hepiniz kendini tanıttıktan sonra, iletişim bilgilerinizi benle paylaşın lütfen!”
Sözleri sadece kelimelerden ibaret olmadığı belliydi. Hemen kalbini açacak türden bir kız olduğunu çabucak anladım.
Inogashira’ya söylediği sözler sadece teşvik için değildi, gerçek hisleriydi.
Ayrıca, gerçekten herkesle iyi geçinebilicek bir insan gibi duruyordu.
“Ve, gezilerde veya okuldan sonra, bir çok insanla anılar biriktirmek istiyorum, yani lütfen etkinliklerinize beni de davet edin. Uzun süredir konuşuyorum bu yüzden kendimi tanıtmayı burda bitireceğim.”
O kesinlikle sınıftaki tüm erkek ve kızlarla iyi anlaşabilir.
… Elbette, başkalarının kendini tanıtmalarını eleştirmiyorum.
Nedense biraz huzursuz hissediyorum.
İlk başta ne söylemeliyim… Ben de mi bir şaka yapmalıyım? Ya da konuşmam sırasında insanların heyecanını arttırarak onalrı güldürmeli miyim?
Hayır, ama merak ediyorum. Heyecan büyük ihtimalle ortamdaki atmosferi mahveder. Ve daha önemlisi ben o tür karakterde birisi değilim.
Kendi düşüncelerimle uğraşırken, herkes kendini tanıtmaya devam etti.
“Şimdi, sıradaki—”
Hirata sıradaki öğrenciye bakarken, öğrenci ona sert bir bakış attı.
Açık kızıl renginde saçlara sahip olan çocuk, aynı bir suçluya benziyordu ve o görünüşüne uygun olarak davranıyordu.
“Sizler aptal mısınız? Ben kendimi tanıtmak istemiyorum, sadece beni rahat bırakın.”
Kızıl saçlı, Hirata’ya baktı. Gerilim devam etti.
“Seni kendini tanıtmaya zorlayamam. Fakat sınıf arkadaşlarınla iyi geçinmenin kötü bir şey olduğunu düşünmüyorum. Eğer rahatsız ettiğimi düşünüyorsan, özür dilerim.”
Hirata’nın özür dilemek için başını kızıl saçlı çocuğa doğru eğmesini izledikten sonra, kızlardan bir kaçı kızıl saçlı çocuğa baktı.
“Basitçe kendini tanıtsan olmaz mı?”
“Evet, evet!”
Yakışıklı futbolcudan beklendiği gibi, kızların ilgisini hemen üzerine almış gözüküyordu.
Ancak, kızıl saçlıdan sonra erkeklerin yarısı, Hirata’ya kıskançlıkla bakmaya başladı.
“Hayır, kimseyle iyi arkadaş olmak istemiyorum”
Kızıl saçlı sırasından kalktı. Aynı zamanda bir kaç öğrenci de odadan çıktı. Muhtemelen sınıf arkadaşlarını tanımaya niyetli değillerdi. Horikita da çıkmaya niyetlendi. Bana doğru baktı, ama benim hareket etmediğimi görünce, sınıftan dışarı doğru yürüdü. Hirata, sınıftan çıkan gruptan sonra biraz yalnız gibi gözüküyordu.
“Onlar kötü insanlar değiller. Onlardan bencilce bir şey isteyerek ben de hatalıyım.”
“Hirata-kun kötü bir şey yapmadı. O insanları rahat bırakalım gitsinler.”
Kendini tanıtmak istemeyenler ayrıldıktan sonra, kalan öğrenciler sırayla kendilerini tanıtmaya devam etti.
“Ben Ike Kanji. Sevdiğim şeyler, kızlar; sevmediğim şeyler, yakışıklı erkekler. Kendime bir kız arkadaş arıyorum, tanıştığımıza memnun oldum! Tabii, sevimli veya güzel olursanız daha iyi olur!”
Bunu bir şaka olarak mı yoksa gerçek düşünceleri olarak mı söyledi, anlamak çok zor. Ama kesinlikle kadınların öfkesini kazandı.
“Vay canına, harika! Ike-kun çok açık birisin” dedi kızlardan biri, tamamen duygusuz bir sesle. Yalan olduğu %1000 ortadaydı.
“Gerçekten mi? Vay canına, zaten kötü olmadığımı biliyordum ama… ehehe.”
Dışardan bakınca Ike bunun doğru olduğuna inandı ve biraz utandı.
Aniden bütün kızlar güldü.
“Wow millet! O çok sevimli. Tüm kızları topluyor”
Hayır, seninle alay ediyorlar.
Ike, onlar alay ederken neşeyle el sallad. Yine de kötü biri gibi durmuyor.
Sırada, otobüste kavga çıkaran Koenji vardı. El aynasıyla kendine baktı ve tarağını kullanarak saçını düzeltti.
“Kahret… Tamam”
Genç bir soylu gibi gülümserken, küstah bir bakış attı.
Ayağa kalkmasını bekledim ama Koenji ayağını masanın üstünde tutmaya devam ederek kendini tanıtmaya başladı.
”
Benim adım Koenji Rokusuke. Koenji holdinginin tek varisi olarak, yakın gelecekte Japon toplumundan sorumlu olacak biriyim. Tanıştığımıza memnun oldum bayanlar.”
Bütün sınıfa kıyasla sadece kadınlar için konuşmuştu.
Bazı kızlar onun zengin olduğunu duyduktan sonra ona ışıltılı gözlerle bakarken, diğerleri ona deliymiş gibi baktı.
… Bu doğal.
“Şu andan itibaren beni rahatsız eden herhangi bir şey olursa onu cezalandıracağım. Bu konuda dikkatli olun.”
“Eh… Koenji-kun. “Beni rahatsız eden herhangi bir şey” ile neyi kastediyorsunuz?”
Koenji’nin sözlerinden tedirgin olan Hirata, ona tekrar sordu.
“Dediğim gibi. Ama eğer örenk verecek olursam… Çekici olamayan şeylerden nefret ederim. Çirkin bir şey görürsem, dediğimi yaparım.
Saçını yukarı taradı.
“Teşekkür ederim. Dikkatli olduğumdan emin olacağım.”
Kızıl saçlı, Horikita, Koenji. Sonra Ike ve Yamauchi. Görünüşe göre bütün tuhaf insanlar bu sınıfta toplanmış. Bu kısa süre aralığında, sınıfımdaki öğrencileri bir anlığına görebildim.
Ayrıca garip bir şey var… Kendimle ilgili özel bir şeyim yok.
Özgür bir kuş olmak istedim, ama kafesten yalnız uçtum. Üzerinde fazla düşünmeden sadece özgürlüğü tatmak, deneyimlemek istedim.
Dışarıya bakarsanız, şu anda göremediğiniz kuşların zarafetini görebilirsiniz.
Ben de o tür bir adamım zaten.
“Eee… Sıradaki kişi kendini tanıtabilir mi lütfen?”
“Eh?”
Kendi düşüncelerimde kaybolmuşken, benim sıram gelmişti. Bir çok öğrenci kendimi tanıtmamı bekliyordu. Hey hey, bana bu kadar beklentiyle bakmayın. (hayal gücüm…)
Pekala, kendimi düzgünce tanıtmak için elimden geleni yapacağım.
Peki! Hadi kalkıp başlayalım!!
“Şey… Ee, benim adım Ayanokouji Kiyotaka. Şey… benimle ilgili pek özel bir şey yok, herkesle iyi geçinmek için elimden geleni yapacağım, ehh, tanıştığımıza memnun oldum”
Kendimi tanıttıktan sonra hemen sırama oturdum
Kahretsin… Herkes gördü değil mi? Kendimi tanıtmam… başarısız oldu!
Yüzümü ellerimle kapadım.
Düşüncelerimle çok meşguldüm, bu yüzden doğru kelimeleri önceden seçemedim.
O kadar sıkıcı ve acemiceydi ki daha sonra beni kimse tanımayacak.
“Tanıştığımıza memnun oldum Ayanokouji-kun. Ayrıca bende herkesle iyi geçinmek istiyorum. Elimizden gelenin en iyisini yapalım”
Hirata rahatlatıcı bir gülümsemeyle bunları söyledi.
Herkes alkışladı. Herkes sanki hatamı alkışlıyormuş gibi hissediyorum.
Aynı zamanda bana acımalarından tuhaf bir şekilde incinmiş hissediyorum.
Yine de hala mutluydum.
Çevirmen: Ashera Pendragon